28 Ocak 2011 Cuma

Ustumden Proje Geldi Gecti

28 Ocak 2011 Cuma 0
Evet canım bloğum Cücük, başlıkta da belirttim gibi üstümden proje geldi ve geçti. Bu benim ne ilk ne de sonumcu mimari projemdi ama süreç açısından en farklı deneyimlerimi yaşadım. Kalmayı bile düşünürken güzel bir şekilde geçmiş olmanın sevinci var içimde.

Sana biraz juri gününden bahsetmek isterim. Teslimde 10. sırada teslim ettiğim için juri günü de 10. sırada içeri alınacaktım ve şu zamana kadar gördüğüm en iyi işleyen juri prosedürüydü bence. Sıranın bana gelmesi bir saatten fazla sürdü yani takdir edersin ki ortalama kişi başı 6-7 dakika geçiyordu juride geçen süre. İçeri girdiğimde proje yürütücüleri ve ben vardım koca sınıfta. Juri karşısına geçtiğim andan itibaren Cansel' in eliyle yaptığı muhteşem kravatım konuşuldu Cücük. Yaklaşık 45 saniye konuşulan konu buydu. Kimin yaptığını, yapan kişinin de mimar olup olmadığı merak edildi falan. Ben proje hakkında konuşacağımızı düşünüp, "Proje hakkında soracağınız soru varsa yanıtlayabilirim" dedikten sonra Bülent Hoca' nın "Sen daha ne duruyorsun burada? Gidebilirsin" demesi üzerine şaşırmıştım, zira projedeki akıbetimi tam olarak kestirememiştim. Juri çok kısa sürmüştü. Benden sonra juriye giren çocuk notumu görmüştü ve bana A verdiklerini söyledi. Şaşırdım ve mutlu oldum. =)

Juri sonası Esra ile "Kadıköy İskelesi ve Yakın Çevresi Ulusal Öğrenci Mimari Fikir Projesi Yarışması" hakkında konuştuk. Ama ben eve gidince beraber çalışmanın iletişim bakımından zor olacağını farkettim zira çok ama çok az bi zaman kalmıştı bu duumu kendise de belirttim, anlayışla karşıladı.  Ertesi gün hemen projeye başlamak adına Kadıköy mekezini modelledim ve yarışmaya on-line kaydımı yaptıdım.

Bugünü ise kendime tatil ilan etmiştim. Öncelikle okula, Hukuka Giriş dersinin finalinden kaç aldıdğımı öğenmeye gittim. Ben 60, Hicran 45, Özlem ise 40 almıştı. Üçümüzün de durumlar kritikti ben de ilk vizeden 41 almıştım çünkü. Not durumları hakkında konuşmak için hocanın odasına gittiğimde, orda olmadığını farkettim. Hicran' a Özlem' e kaç aldıklarını söyleyip mimarlar odasının yolunu tuttum. Yarışma şartnamesinde, katılımcının odaya üye olduğuna dair belge istemesine rağmen odadaki kadının böyle bir format yok belge veremiyorum demesi üzerine “üye kimliğinin fotokopisini koyarsın” gibi bir çözümle beni başından savması düşündürücü olmuştu. =)


Karaköy' den Kadıköy' e geçip iskelenin mevcut durumu yerinde inceledim. Vapurda Apo ile konuşmuştum, kendisiyle 5 dakkada bir buluşma tayin etmiştik. Apo' nun Kadıköy' e gelmesine bir saat kadar vardı ben de bu sırada iskelenin üst katındaki fotoğraf sergisini gezdim ve Nazlı' nın bana almış olduğu 1 liralık hediyesini (yani kazı-kazanı) ve yılbaşı öncesi Nimet Abla' dan Cansel' le aldığım çeyrek bilete çıkan amorti biletimi tahsil etmek üzere Milli Piyango' ya gittim. Daha sonra Apo ile buluşup yemek yedik ve Çağrı' nın da gelmesiyle beraber kahve dünyasına geçtik. Burada baya oturduk ve sohbet ettik, güzeldi. Özlemişim kerataları... =)

Ben sonra eve geldim biraz oturduktan sonra Nazlı aradı. İşten çıkmış buluşmak istediğini belirtmişti. Ben de kendisini kırmadım, buluştuk. Acibadem Börgır da Doğuş da yanımıza katılmıştı. Mekandan kalkarken de Nevzat ve Berkcan da teşrif ettiler. Hep beraber Lagün' e geçtik. Burası bize Ceviz Ağacı' nı andırdı lakin bir kıyaslama yapacak olursak çayı Ceviz Ağacı' ndan kötüydü Cücük. Servis süresi hakkında bir örnek vermek gerekirse bir çay 12, Türk kahvesi ve sahlep 14, diyet kola ise 37 dakikada servis ediliyor. =) Lagün' de otururken en son olarak Semih ve Cansel geldi. Bu arada Cansel işe girdi Cücük. İşten bahsetmem bir sır ama ancak şu kadar bilgi verebilirim. Yeni bir TV programına başlayacak P.E.' nin asistanlığını yapacak. =)

21 Ocak 2011 Cuma

Teslim Öncesi ve Sonrası

21 Ocak 2011 Cuma 0
Merhaba sevgili bloğum Cücük. Bir süredir yazamıyordum ama seni unuttum sanma. Modemi çıkartmıştım ondan. Malum bir süredir proje için uğraşıyordum. Nihayet yetiştirip teslim edebildim.

Proje çizerken günlerden bir gün (Pazartesi) Semih ve Cansel' le işten çıkmış Nazlı' yı da alıp yemek yedik Acıbadem' de, ardından da Ceviz Ağacı' nda birer çay içtik. diğer günler hemen hemen bir birinin aynıydı. Sabah kalkıyordum çizip çizip çizip yatıyordum. =)

Teslim günü gelmiş çatmıştı. Habibe'ye telefonda okulda çıktı alıp almayacağımıza karar vermek için önce okuldaki yoğunluğa bakmak lazım dedim ve okula gitmesini önerdim. Şansa okuldaki ozalitçi boştu ve işimizi bitirdik. Ardından o çıktıları sert bir satıha yapıştırrmak için kırtasiyeden 2mm lik 12 adet oluklu mukavva aldık. Benim 5 Habibe' nin de 7 paftası vardı Cücük.

Bu paftaları fotoblok haline getirmek için çatıya çıktık. Çatıdaki sınıfta Ecem, Hafsa Ahmet ve Ece de vardı. Neyse biz başladık daha sonra Semih ve Cansel de bize katıldı. Semih yüksek lisans mülakatından geliyordu ama jurideki hocaların sorduğu akışkanlar mekaniğindeki bir formülü tam bilememiş olmasından dolayı morali bozuktu.

Paftaları teslim ettik, ardından hukuka giriş dersi için hocanın yanına gittik ama hoca daha finalleri okumamıştı boş döndük anlaycağın. Orta bahcede bir süre oturduk bu süre zarfında Esra Hicran ve Özlem de vardı. Sohbetimize wafer master da eşlik ediyordu. ;)


Okuldan çıktıktan sonra Acıbadem' den Doğuş' u aldık. Kendi tabiriyle b.k gibi geçen bir finalden çıkıp gelmişti kendisi. Son durağımız ise Ümraniye oldu. İşten çıkan Nazlı' yı da alıp İKEA' da yemek yedik. Yemekten sonra Nazlı Doğuş' u ikinci kez keklemişti. Konu, yemekle alınan cam bardakların sigara içmek için balkona çıktığın zaman kağıt bardakla değiştiriliyor olmasıydı. Doğuş bunun varlığına inanıp kasadan kağıt bardak talep etmiş olmadığını da öğrenince "kocaman yazmışsınız oraya" demişti.

Yemekten sonra İKEA' nın rahat koltuklarında bir süre oturup Bostancı sahile geçtik. Burayı seviyorum aslında ama hava soğuk be Cücük. Arabadakiler sigara içiyor diye dışarı çıktıp ada manzarasını falan izledim güzeldi aslında "Deliler" i açtım dinledim. Ama sonra kıçım dondu lan!...

17 Ocak 2011 Pazartesi

Ballı Hardal(r)a Bandım

17 Ocak 2011 Pazartesi 0
Selamlaaaaar. Evet heyecanlı bir giriş yapmak istedim Cücük!.. Pazar günümün evde geçmiş olmasının verdiği enerji birikmesinden de olabilir bu girişimin nedeni.

Neyse sana cumartesiden bahsedeyim ben. 15' te sanat tarihi finalim vardı. Öğrencilik hayatımda girmiş olduğum en güzel sınavlardan biriydi diyebilirim. =) A bloğun ilk defa beşinci katına çıkmanın verdiği heyecan da vardı üzerimde. Nur Hoca gerçekten özel bir insan bence. Çok samimi ve neşeli. Kendisini anıyorum buradan. Sınavdan sonra Nazlı aradı beni ve Arnavutköy' e çağırdı Doğuş' la fotoğraf çekiyorlarmış ben bu güzel teklifi reddettim çünkü Emre' ye projesine bakmak için söz vermiştim.


Finalden sonra beni mimarlığın önünnde bekleyen Emre ile buluştum. Kendisi T bloktaki ozalitçinin kapalı olduğunu söyledi. Bize Beşiktaş yolu gözükmüştü Cücük. Barbaros Bulvarı' ndan aşağı yürüdük ve çıktımızı alıp bir kafede projesini inceledik. Anaokulu tasarlıyordu kendisi. Projesi için ayırdığım bir saatin sonunda ben spor salonunun yolunu, Emre de çizim için kullanacağı camı kestirmek için camcının yolunu tutmuştu. Herkesin tuttuğu kendisine unutma Cücük.


Spordan sonra Nazlı ile konuştum, Doğuş' la beraber Bay Yengeç' telerdi. Semih' le beraber yanlarına gitik. Oraya vardığımızda  Gizem' in bizden önce vardığını idrak ettik. En son olarak da Cansel aramıza katıldı. Taytında ağır yağ lekeleri vardı ve işteki ilk gününde istifa ederek (bence) çok iyi bir karar almıştı. Neden istifa ettiği konusu ise detaylı biraz ama genel olarak çalışma ortamının "amatör ruh" ile "mallık" arasındaki farkın açıkça farkediliği bir yer diyebiliriz.


Bay Yengeç bu hafta pek sarmamıştı, bizim de pek keyfimiz yoktu. Börgırda bikaç bişey yedik ardından Kadife Sokak' ta rutinleşen "ayakta takılma ve karar verememe" moduna geçtik. Uzun düşünceler sonunda Semih'in go-kart-ki benim de aylardır arkadaşlarımdan istediğim birşeydi- teklifi oylamadan hızla geçti.Ne de olsa konseyimiz sağduyuludur.

Go-kartı 7.5+7.5 olmak üzere 2 parça halinde 15 dakika yaptık. Baya eğlenceliydi. Ancak ben birtaz hırs yapınca ağzımı açıyordum ve bu durum zaten kötü olan boğazım için pek de iyi olmadı. =) Kartingden sonra Gizem' i eve bıraktık. Bostancı sahilde oralet ve kahve içtik. Kıyıda nedensizce Nazlıyı ve Semihi (ayrı ayrı) sırtıma alıp koştum! Semih koşmamı çok beğenmiş olacak ki tüm ağarlığını öne verip beni arkadan tepiklemeye çalışınca beton zemine çakıldık! Neyse ki ikimizin de birşeyi yoktu. =)

Pazar günü  projeye devam ettim. Akşam ise hukuka giriş dersi için biraz çalıştım. Pazar sönüktü anlayacağın.. =)

15 Ocak 2011 Cumartesi

38 Promil

15 Ocak 2011 Cumartesi 0
Merhabalar. Dün eve geç geldim Cücük uğrayamadım sana kusuruma bakmazsın umarım. Dün sabah erken kalktım. Erken dediğim 11 falan işte. Cansel mesaj atmış aradım O' nu TNT' de başlayacak izdivaç programında işe alınmış, sevindim. Belki bize de ekmek çıkar ne dersin Cücük? =P Sana da güzel bir kız bloğu buluruz. =)

Ardından Nazlı' yı aradım bana giydiği ayakkabıdan bahsederken bugün onları (ayakkabısını kastederek) göremeyeceksin ne yazık ki demişti. Ama akşam olacaklardan haberi yoktu tabi ki. =) Ben bir süre çizim yaptım projenin zemin kat planını bitirdim gibi. Akşam vakitlerinde Semih ve Cansel' e ulaştım ve Ceviz Ağacı' nda oturduk. Saat 10 falandı. Ben oradaki favori tatlım olan portakallı çizkekten yedim. Cansel çay içmiş Semih ise Cansel tarafından siparişi verilmiş Nestea' den içmişti.

11 çeyek gibi buradan kalkıp Nazlı' nın işyerine gittik. Yalnız yarım saat erken gitmiştik. Ben de işyerini dışardan inceledim, malzeme seçimine falan baktım. 12de Nazlı' yı da alıp Küçük Çamlıca' ya çıktık. Semih kendine 2 dark bira Cansel 33 lük bira -ki ilk defa 33lük bira görüyordum- Nazlı ise normal 50lik bira almıştı. Ben biraz patlamış mısır yedim o kadar. Radyoda çalan "sen üzülme gülüm, incinme" şarkısını Semih' in bir arkadaşı küçükken "sen üzüm ye gülüm, incir ye" sanıyormuş.Orada çeşitli konulardan konuştuk ancak ağırlıklı olarak konuşulan konu seksti.

2' ye çeyrek kala oradan ayrıldık lakin Acıbadem caddesinin başlangıcında duran polis ekibi bizi biraz tedirgin etti. Malum alkol kontrolü vardı. O alkolmetrenin ağzını değiştiriyorlar mı acaba? Günde kaç kişi ağzına alıyor sonuçta. Neyse efendim konuma geri dönüyorum Semih "alkol var, hiç üflemesem?" diye bir soru yöneltse de polis memuru kararlıydı alkolmetreyi doğrulttu. Semih' in "kendisinin bildiği bir yöntemle" o dalgaya üflemesi belki de bizi kurtarmıştı -ki hiç sanmıyorum-. Bugünkü yazımın başlığından herhalde kaç promil çıktığını farketmişsindir. =) Sorunsuz bir şekilde oradan ayrılıp önce Petrol Ofisi' ne (tuvaleti için) ardından da evlerimize gittik.

13 Ocak 2011 Perşembe

Perşembe Günü Cumanın Habercisidir.

13 Ocak 2011 Perşembe 2
Uyandım Cücük, sadece o final zamanı dersler için doldurulan saçma anket sorularını çözmememk adına 20 dakka geç hitmiştim finale. =) Gittiğimde güzel bir zamana denk gelmiş, hemen elime tutuşturulan final kağıdı ile başbaşa kalmıştım. Başbaşa dediğim sınav anında Hicran da yanımdaydı canım. Mekanın Üretim Tüketim Süreci isimli seçmeli derstiin finaliydi. Ders zamanı yaptığımız sunumlar hakkında bir soru vardı  aklımda kalanları yazdım.

Hicran' la yemek yedik. Kendisi Esra' larla birlikte kahvaltı yaparken aralarında olan Emre ile, Hicran' ın  facebook profilindeki fotografı altındaki sohbetini anlattıı. Fotografı burada paylaşmaktan çekince duymuyorum Cücük. =) Okul bugün boştu sadece uygulama projesi teslim edecekler ve seçmeli ders alanlar falan vardı. Mimari Yaşam Döngüsü dersi için çıktı almaya gittik. Bizim okulda 2 fotokopici var Cücük. İkisinin de tavanı basık ve makineler çok fazla ısı yayıyor. Bir de kalabalık olunca tadından yenmeyen bir ambiyans oluşuyor  ki sorma gitsin. Hele bir de ödevini o bilgisayarlarda yapmaya çalışan tipler var ki numune! Al besle onları! Neyse çıktımızı alıp ödevimizi teslim ettik. Ardından biraz Emir' le sohbet edip okuldan ayrıldık.

Üsküdar' a geçtikten sonra Nazlı ile telefonda konuştum. O' na jüri sonrası ava çıkacağımızı belirttim. Minibüste mi yoksa 6 numaralı otobüste mi olduğumu sordu. Cücük sen bilmezsin 6 numara yeni çıktı sayılır 2 aylık falan. Üsküdar-Acıbadem arası çalışan miniüslerin rakibi. Zaten tam bir otobüs sayılmaz. Midibüs diyebiliriz şu kıvamda. =) Ben de minibüste şoförün yanındaki koltuktaydım e doğal oalrak Nazlı' nın bu sorusunu dolaylı yoldan cevapladım. =) Kendisi Cumartesi akşamı birşeyler yapacağımızı belirtti. Benim aklımda proje vardı. Mimari Tasarım 4 için halen çizmeye başlamadığımı belirttim ama kendisi ısrarcıydı belli ki kaçış yok bakalım kader kısmet... =)

12 Ocak 2011 Çarşamba

Üşüdüm üstümü örtsene anne

12 Ocak 2011 Çarşamba 4
Selam Cücük! Nasılsın bakalım. Beni sorarsan şu an biraz başım ağrıyor nedeninden bahsedeceğim birazdan.

Dün mekanda renk ve yapı fiziği 1 derslerimin finalerine çalışmak için çalıştım Cücük. Evet ama sadece çalışmaya çalıştım. Mekanda renk diyince kusma hissi gelir oldu artık. Kusmuğumun Munsell Renk Dizgesindeki ifadesi muhtemelen şöyle olur : 45: 4/6 =)

Evet anlayacağın gibi sadece şöyle bir baktım sayfaları geçtim okumak bile zor geldi. Yapı fiziğine baktım ama. Önemli yerlerin üzerinde durdum falan. Neyse işte Salı günüm böyle geçmişti sonra bugün oldu final zamanı.

Önce mekanda renk vardı çalışmadığım için Elif' e güveniyordum biraz da altyapıdan çözsem zaten geçerdim. Gözüm yükseklerde değil. =) 60larda bir not almayı düşünüyorum Cücük yani mekanda renkten geçtik. Ardından yapı fiziği finalime girdim o da zor değildi. Ondan da 70-80 arası bir not alıp önümüzdeki derslere bakmanın rahatlığı ile yoluma devam ettim. Okuldan çıkınca adeta baharın habercisi bir hava vardı. Hicran' la birer melanj içip benim favori yiyeceğim olan "wafer master" yani halk arasında bilinen adıyla "rulokat" yemek için orta bahçeye oturduk. O arada Gülçin' den sanat tarihi notlarını almak için de beklemiş olacaktım.


Orta bahcede otururken kuzenim Onur' un Kocaeli' nden arkadaşı Büşra ile tanıştık. Kendisi bir süredir benimle tanışmayak isteyip denk getirememişti. Hatta Hicran' ı bulup O' nu fyese eklemiş falan... Orada otuturken bir grup genç dimağ gelip Habibe' nin projesini bize verdi.

Hicran' a projesi için taşıyıcı sistem bakımında tavsiyeler verdim daha sonra o evine gitmek için yola koyuldu. Gülçin hala sınavdan çıkmamış ben de başka bir arkadaş için strüktür çözümlemesi yapıyordum. Neyse teknik konularla seni boğmak istemiyoryum Cücük. Gülçin sınavdan çıkıp yanıma geldi gittim fotokopi çektirdim. Fotokoiciye girdiğimde ne kadar üşüdüğümü farkettim Cücük. İşte başımın neden ağrıdğını şimdi anlıyorsundur umarım.

Fotokopiden sonra kalkıp Beşiktaş' a yürüdük. Yolda; Emre, Ahmet, Ecem, Zeycan, Erhan, Enes, Hafsa ve Hıdır' la karşılaştım. Onlarla muhabbet ederek ve yolda ayaküstü Emre' nin projesine bakarak ilerliyorduk. Hıdır' ın yeni 3 numara saçlarına gönderme yaparak bir espri yapmayı düşündüm ama O daha iyisini yaptı: "Yaz okulunda üstten askerlik almak istedim sistem vermedi" dedi. Güzeldi sevmiştim bunu.. =) Cafe The Best' te  görebildiğim kadarıyla; Ufuk,Yelda, Esra ve Elif' e el salladım. Yamulmuyorsam yemek yiyorlardı..

Neyse motora bindiğimde yorulduğumu farkettim ama yılmak yoktu bugün spor günümdü geç olan saate rağmen sporuma gittim. İyiki de gitmişim, geç gittiğim için 5-6 aydır görmediğim spor arkadaşlarımla görüştüm. Öncelikle Küt saç geldi. Zaten kendisi de 3 aydır gelmiyormuş. O saçımı kestirmemi gönülden isteyen insanlardan biriydi. Görünce çok mutlu oldu. Eskisinden daha gür olmuş dedi. Mayıs' ta evleneceğini, spora verdiği 3 aylık arada  4-5 kilo aldığını belirtti. Kız ufacık tefecik birşey zaten aldığı kilo hemen belli oluyordu.. =) Siz Türkler ne diyorsunuz "Ayva göbek" mi? ondan işte...

Banker geldi ardından o da kilo almıştı biraz. Sporu bırakanları kaderi bu anacağım! O da saçım ve verdiğim kilolar hakkında olumlu şeyler söyledi. Hayat akıp gidiyordu Cücük...

11 Ocak 2011 Salı

Final Time

11 Ocak 2011 Salı 3
Evet Cücük finaller geldi çattı. İlk finalimi oldum hatta. Taşıyıcı Sistem Tasarımı 2 adlı güzide dersimden final olmanın mutluluğu içerisindeydim. Hoca ilk vizenin kolaylığı ile ikinci vizenin zorluğu arasında bir harman yapmış tadından yenmeyen bir final olmuştu.

Finalden sonra orta bahçede oturduk biraz. Esra ile konuştuk. Morali oldukça kötüydü. "Yüz verdik ayıya, geldi sıçtı halıya" modundaydı. Evet ruh halini özetleyen en iyi atasözü bence buydu. Kendisine kadın-erkek ilişkileri konusundaki engün tecrübelerimi açtım. (engin tecrübe ne kadar gizelmli bir kelime değil mi Cücük) "Ayrılıktan sonra yapılması gerekenler" başlıklı çok sevilen makalemden alıntılar yaptım.

Daha sonra Habibe, Hicran, Elif, ve Ufuklar geldi. Habibe, koyu siyah saçları ve hafif siyaha boyanmış kaşları ile Elif ise yeni saç stili ile karşımıza çıkmıştı. Hicran' da imaj açısından çok bi değişiklik yoktu. (Gerçi yüzü biraz esmerdi "fondöten mi sürdün?" soruma "hayır" cevabı vermesi beni şaşırtmadı değil) Elif' in saç stilini beğenmiştim. Çok iyi oldu o saç O' na. Saçının eski halini hatrladıkça daha iyi anlıyorum. =) Elif' in saçlarından sonra projesine baktık biraz.


Okuldan sonra eve gelip spor çantamı alıp biraz göğüs ve kol hareketi girdim. Spor iyi geliyor bünyeye vesselam. Spordan sonra annemi ziyaret ettim kendisi haftasonunu evde geçirmiş, lakin ertesi günü sabah erken doktorla görüşeceği için gene hastaneye yatmıştı. Eve geldikten sonra bir süredir izleme sırasına alıp izleyemedğim "true romance" i izledim. Tarantino tadını hissettirmişti gene filme. Gary Oldman ve Brad Pitt' in gençliğini farkettim. Doksanları andım falan...




Filmden sonra Semih' in tonerli bir yazıcı aldığını öğrendim. Mutlu oldum. Alacağı referans mektubunun formatı hakkında konuştuk. Öyle işte Cücük. Bir gün daha böyle geçmişti... Öpüyorum!..

8 Ocak 2011 Cumartesi

Bahçe Kendi Mülkümüzdür

8 Ocak 2011 Cumartesi 3
Merhaba canım. İyisindir umarım. Beni sorarsan iç güveysinden hallice derim. Akademik takvimin güz dönemi bitmiş, ben projeden sonra spora gitmiştim. Spordan çıktıktan sonra gene Kadıköy' e gidileceği haberi geldi.

Bu haber beni şaşırtmamıştı, hatta Semih "Günü gelmişti" dedi (haklıydı da), içileceği için arabayı almamış yürüyerek geldiği için olsa gerek ilk defa geç kalmıştı hatta. Acıbadem köprüsüne kadar yürüdük. Yolda inception hakkında konuştuk. Levelları falan saydık öyle. Isınmak için Mopaş' a girmiş Gizem ve Nazlı' yla buluşup taksiyle Kadıköy' e indik. Taksi detayını verdim çünkü yolda Semih taksiciyle kanka olmuştu. GPS in trafik yoğunluğunu verip vermediğini merak etme bahanesiyle Semih taksi şoförüne boş olmadığını gösterdi. :P

Kadıköy' e geldiğimizde Doğuş da bize katılmıştı. Ben keşke Cansel de olsaydı dedikten sonra Cansel' in bana çağrı atması güzel bir detay olmuştu ki bunu kendisine de söyledim. Çok sağolsun benim bir işimi halletmek için atılımda bulunmuştu ama benim çeşitli nedenlerden dolayı bı teklifini refüze etmem gerekti. =)

Kadife Sokak' ta bir süre mekan arayışında bulunduk. Arka sokak ve İncir olmasını istemiyordum çünkü diceyleriyle aramız biraz bozuktu. Ardından sokağın bulunduğu yapı adasında bir tur döndük ve Bay Yengeç' i gözümüze kestirdik.

Burası konspet bir yerdi Cücük. Rock n' Roll tadında bir mekan. Doğuşun da belirttiği gibi "dekorasyonu düşünülmüş" güzel bir mekandı. Dekorasyon için kullanılan malzemeler oldukça çeşitli ve ilginçti. Duvarına yapışmış bir araba vardı ki Doğuş' un Rock n' Roll konspetli bir mekanda bu arabanın markasının Mercedes olabilme ihtimalini düşünmüş olması bile bende hayal kırıklığına yol açtı. Mekanın dekorasyonu konusunda "Oğlum saçmalama Amerikan kültürü falan" diye giriş yapınca haklısın dedi arabanın markasının Chevrolet olabileceğine kanaat getirdik. Ayrıca oradaki birçok kişi benim sayemde hızarın ne olduğunu öğrenmişti.. =)


Ben biraz açtım ama yiyecek birşey istediğimde mutafağının kapalı olduğunu öğrendik. Saat 22 falandı.Neyse işte herkes birşey söyledi ben de fanta. :D İçmem konusunda üzerimde çok baskı vardı ama yılmadım Cücük...







Fantanın pipetini burarak Nazlı' ya yönelttim patlatması maksadıyla. Ama bu herhalde bunu yanlış anlamış olmalı ki bunu bir iddia ya dönüştürerek "patlatırsam sana bir fındık votka shot ısmarlayacağım" dedi. Patlatamazsa gidip sigara içecekti. Evet Cücük her ikisinde de O kazanacaktı biliyorum. Ama patlattı o ayrı. Sözden dönmek olmaz fındık votkayı içtik tadı da fena değildi hani... =)


Mekanın övdük ama saat 1de kapatıyor olması oldukça üzücüydü. Çünkü bizi kesmemişti. Karnımız da aç biliyorsun. İçinde Tarkan çalan bir büfede birşeyler atıştırdık. Sonra barlar sokağına döndük. Yarım Elma' daki Şebboy' un işletmeciliği yaptığı bara gittik. Semih o kadını görünce çok mutlu olmuş hatta içinden beraber foto çekilmek istemişti ki Şebboy yanımıza gelip ne içmek istediğimizi sorunca Semih' in verdiği bira cevabı üzerine kadının "ağzına sçayım" demesi Semih' i oldukça üzmüş, foto çekilmek isteği mininuma düşmüştü. Yok olmuştu demiyorum bak. =) Burada da bir fındık votka attım Cücük. Ama Bay Yengeç' tekinin aroması daha iyiydi. Otururken Doğuş bir anda "ben hava almaya çıkıyorum" diyip biraz dışarıda durması bizde merak uyandırdı. Döndüğünde de keyfi pek yoktu. O geldikten biraz sonra kalktık zaten. Çıkarken beterböcekteki şarkı çalıyordu. Bunu Semih' e söyledğimde "bir şeyi de hatırlama ulan" dedi. =)


Gece olmuş ayaz çıkmıştı ellerimiz ceplerimizde Kadkıköy rıhtıma iniyorduk. Taksiye binmek için vardığımızda Doğuş ben sabaha kadar burada kalacağım zaten kursum var dışarıda takılmak istiyorum gibi bize göre çok saçma olan cümleler kurmyaya başladı. O' nu burada  bırakamazdık. Belli ki canı sıkkın. Taksiye de binmiyor uyuz! En sonunda bizimle Acıbadem e yürümesine ikna ettik. Evet Cücük Ocak ayı ve saat üç buçuk dört falan. Acıbadem'de yürürken Semih gene aynı taksi şoförünü gördüğünü iddia etmişti ama kendisinden başka şoförün yüzüne bakan olmadığı için (fiziksel olanaksızlıklardan ötürü ben mesela şoförün ense tıraşının koltuk başlığından kalan kısmını görebilmiştim) bunu teyid edemedik. =) Evin önüne geldiğimizde Doğuş' u Nazlılarda kalmaya razı ettik ve "evlere dağıldık" canım.





6 Ocak 2011 Perşembe

Ah bu şarkıların...

6 Ocak 2011 Perşembe 0
Selam Cücük. Nasılsın? Beni sorarsan iç güveysinden hallice derim
Geçen gün Taşkışla' daydım. Ne de güzel manzarası vardı. Gündüz ayrı güzel, gece ayrı güzel.

Oraya gitme sebebimi yazayım hemen, fotoşop dersi verdim Cücük. Evet. Dersi peyzaj mimarlığında okuyan bir arkadaşıma verdim. Fotoşopta çok iyi değildim ama derdimi anlatacak kadar biliyordum sonuçta. Ufak kısayolları, toolbarı falan anlattım. CTRL ve eksi (-) tuşuna basınca zoom olduğunu falan vs...Taşkışladan sonra bir süredir hastanede olan annemi ziyaret ettim. Eve geldim. Cansel ulaştı bana.Dedi Kadıköy' e gidiyoruz. Tamam dedim zaten sıkılıyordum.

Semih de zaten dünden razıydı.. =) Kendisi gün içinde rutinleşen Capitol ziyaretinden sonra geldiği evinden aramıza katıldı. Yolda Burak ve Nazlıyı aldık.

Arabada gitar hiro oynamak için Nazlı' yı ikna etme çabamız olsa da kendisi bu oyunun adını duyar duymaz bile intihar etmek istediği için elimizden pek de birşey gelmedi açıkçası. =)

                                                   
Gittik arka odaya biz de. Kadıköy' de yüksek sesli bir mekan burası Cücük. Ama neyse ki  diceyi tanıyordum ve sesini biraz kısar mısın dediğimde beni kırmadı kıstı sağolsun. =)

Arka odada biraz takıldıktan sonra yanındaki incire geçtik. Ama bu hareketi neden yaptık inan ben de şu an yazınca bilemedim Cücük.

Gece 12 gibi çıktık mekandan. Hiçbirimizin eve gidesi yok. (Nazlı hariç) Burak' ı da yolda bıraktık ama... :D
Ardından börgır da yemek yedik. Ben çok az yedim Cücük. Bilirsin diyetteyim.

Yemekten sonra da çıktık küçük Çamlıca tepesine muhabbete devam ettik. Güzeldi bence ambiyans. Manzara şehrin ışıkları falan....

Gece bizim için bitmekteydi dönüşte radyoda bilemedğim bir sanatçı tarafından "Ah bu şarkıların gözü kör olsun" yorumu vardı. Eşlik ettim. Cansel bana dönüp şarkıyı kastederek "Bunu bloğuna yaz!" dedi. Onu kırmak olmazdı.

Seninle de paylaşmış oldum Cücük. Kendiye iyi bak. Öpüyorum seni...

4 Ocak 2011 Salı

Keyifsizim Cücük

4 Ocak 2011 Salı 0
Bugünüm iyi geçmedi. Proje iyi gitmiyor Cücük.Ondan.
Aslında fena proje olmadı ama büyüklük
ve mimari mekan bakımından zayf kaldı.
Neyse herşeyde bir hayır vardır diyorum her zamanki gibi =)


Projeden sonra Elif' le Mekanda Renk dersi için maket yaptık.
Maket yaparken lafladık biraz.
Adını gene unuttuğum dasçılar Türkiye' ye gelecekmiş onu söyledi.
Bir iki de film tavsiye etti.

Okuldan sonra ben annemi ziyarete gittim.
Zira kendisi bir süre hastanede.
Önemli birşey değil Cücük, merak etme.

Mavi kutu

2011 in ilk günü film izleyelim dedik.
Nazlı' nın leptobu büyük bir başarıyla televizyona bağladım Cücük.
Çünkü birkaç gün önce mavi VGA kablo aklıma geldi. Neyse fazla detaya inmiyorum. =)

Tamam görüntü işini çözmüştüm ama ses için bir sıkıntımız vardı. Leptoptan ses çıkmıyordu bu yüzden Natülüs' e gidip ufak bir ses sistemi alalım dedik. Dedik demesine de karfurun içindeki en tahribatlı(?) kutuya sahip ses sistemini uygun fiyatı yüzünden tercih etmiştik. Benim içimde şüphelerim vardı oradaki görevli İlker Bey' e sordum: "Ne iş?" dedim "Bozuk çıkmasın?" "Yok" dedi. Gel kap! kampyansı mı Kop gel! kampanyası mı ne oluyormuş orada satılıp iade edilmiş olabilir falan dedi. İçim rahat etmedi ama aldık nasıl olsa bişey çıkarsa iade edilir diye.

Neyse eve geldik. Subwoofer (nasıl yazıldığına baktım, normalde " sab vufır" yazardım) bozuk çıktı, şaşırmadım.
Sistem 2+1 olduğundan diğer 2 ufaklık çalışıyordu o şekilde izledik biz de ertesi gün sab vufurı iade etmek kararıyla.


Şimdi "büyük ekrana bağladık leptobu, bari yüksek çözünürlüğe sahip bir film izleyelim de deysin " mantalitesiyle elimizdeki HD filmlerden 2001 yapımı Muhholland Dr. yi seçtik. 2 buçuk saatlik filmden sonra biraz üzerinde konuşup ayrıldık.

Filmin konusundan ve bizde bıraktığı etkiden bahsetmeyeceğim Cücük.
Belki bu yazımı okuyan merak edip izler bilemiyorum.. =)

3 Ocak 2011 Pazartesi

Selam canım

3 Ocak 2011 Pazartesi 1
Merhaba Cücük! 2011 yılına içimdekileri burada
dökme kararı aldım Cücük.
Evet sana cücük demek istiyorum.
Artık bir adın olduğuna göre başlayabiliriz.

Seninle olan beraberliğimiz nasıl olacak bilmiyorum ama heves ettim işte.
Belki de gerçekten elli yıl sonra bu yazdıklarımı ben ya da bir yakınım okuyacak ve duygulanacak.
"Ne saçmalamış bu adam" diyecek.

Cücük, seni sadece yazılarla doldurmayacağım.
Çeşitli görsellerle de zenginleştirmek isterim.

Hatta ilk görseli de ekliyorum bugün.
Tekrar görüşmek üzere Cücük!.. =)
 
◄Design by Pocket, BlogBulk Blogger Templates. Blog Templates created by Web Hosting