22 Mayıs 2011 Pazar

Ten Rengi Çorap Samimiyetsizliktir!

22 Mayıs 2011 Pazar
Yaz geldi ben şimdiden görüşümü beyan edeyim dedim dedim Cücük.. Cumartesi günü 17 saatlik uykunun ardından doğal olarak erken kalkmıştım. Nazlı ile mesajlaşırken kendisinin iş görüşmesi olduğunu öğrendim. Kendisi benim de gelmemi istedi. Kırmadım. Yaklaşık olarak 45 dakikalık seyahatimizin ardından Çekmeköy’ deki havuz kimsayalları ithalatı yapan iş yerine ulaştık. Nazlı iş görüşmesindeyken ben de çevre mimarisi hakkında bilgi edinmek adına etrafı dolaştım. İyi ki de dolaşmışım, Emre Arolat ve İhsan Bilgin’ in tasarladığı Evidea projesine 750 metre yakınlıkta olduğumu fark ettim. Çok beğendim mimariyi. Render gibiydi hatta.. =) İş görüşmesinin ardından oradaki Çetinkaya’ nın terasında çay içip dönüş yoluna koyulduk. 45 dakka süren gidiş yolculuğumuz dönüşte 1 buçuk saate yakın sürdü. Validebağ korusun içinden yürüdük hatta. Güzeldi ortam. Hatta orada bulunan sanatoryumdan korkuyordum ben, küçükken dinlediğim Metallica’ nın Sanatorium şarkısıyla doğrudan ilgiliydi bu!..


Eve gelince spora gittim akşamı da Caddebostan sahilinde oturduk. Burada yanımda Nazlı-Doğuş, Anıl-Cansel, Semih- Cansu ve Berkcan vardı. Evet Cücük yanlış duymadın Cansu. Semih Cansu ile yeniden beraber olmuştu. Herşeyin hayırlısı diyoruz bu konuda. Lakin muzdarip olduğum bir konu var fark ettiysen herkes çift! (özellikle isimler arasına ‘-‘ koydum bu yüzden) Yani Berkcan ve beni kastetmiyorum tabi ama en yakın arkadaşlarım çift oldular!

Pazar günü biraz kentsel tasarım için çizim yaptım ve ardından Yapı Fiziği II notlarını bir kez okudum.  Zaten geç kalkmıştım. Günümü öyle yedim anlayacağın. =)

Pazartesi günü demin de farkettiğin üzere Yapı Fiziği II vizesine girdim. Vize fena geçmedi lakin ogün önemli olan konu şu ki bir ders düşün 2 haftadır girmiyorsun ve girmediğin derste vize olduğunu öğreniyorsun. Öğrencilik hayatımda ilk defa keyfi’ nedenlerden ötürü bir vizeyi kaçırmıştım. Evet bu dersin adı tabi ki de “Mesleki İngilizce 1” idi. Ders neyse ki 3 gruptu ve Esra ve Hicran ile beraber girdim ogün o vizeye. Tabi vize öncesi arada yaklaşık olarak 3 saat boşluğumuz vardı. Bu boşlukta orta bahçede oturduk Cücüğüm. Burada konu sana bile geldi düşün. Evet senden de bahsettik. Baya kalabalıktık ya şimdi düşünüyorum da Esra, Habibe, Hicran, Ufuk, Mert, Büşra, Sema, Yelda, Selçuk, Meltem ve Emir hatırladıklarım arasında. Emir hatta bir ara aramızdan ayrılıp tek başına en kuytu masaya geçti ve 10 dakika sonra da gizemli arkadaşı yanına oturdu. Sessizce aramızdan ayrılıp böyle bir hamle yapması hepimizin dikkatini çekti diyebilirim. =) O gün güzeldi Cücük. Hava da güzeldi. İyiydi yani. Vize çıkışı eve dönüşte Acıbadem’ de yürürken Efendiler Dondurmacısı dikkatimi çekti. Dünyanın (hadi abartmayayım) Türkiye’ nin (tamam biraz daha çemberi daraltıyorum) İstanbul’ un en güzel antepfıstıklı dondurması burada satışa sunulmakta haberin olsun. Ete kemiğe bürülü olsan kolundan tutup buraya getirirdim bilmiş ol, o derece! Dondurmadaki efsanevi kırmızı-beyaz-yeşil kombinasyonumu yol boyunca tükettim ve eve vardığımda saat akşam 6 buçuk gibiydi. Bahar rehavetinden herhalde elim Mt5 isimli proje klasörüne bile gitmedi inan. Bundan mütevellit Salı günü projeye gitmeme kararı aldım. İsabet olmuş ki hoca da gelmemiş zaten derse.. =) Salı günü spor falan yaptım akşam da Nazlı Doğuş ve Cansu ile buluştuk Koşuyolu Parkı’ nda. Ama sonra g.tümüz dondu ve Ceviz Ağacı’ na geçtik. Birkaç saat sonra aramıza Ali Sak, Göktuğ, Özden, Sumayya ve Cansel katıldı. Sumayya ismini ilk kez duyuyordum. Sümeyye duydum da bu Sumayya idi. 

Çarşamba ise okul sıkıcıydı Cücük. Hele ki yapı yönetimi ve ekonomisi dersinde uyuyacaktım az kalsın. Merdivene nasıl çıkılacağı dersin konusu olmuştu bi ara. Seninle o slaytın fotoğrafını paylaşmak isterim. =) Çarşamba akşamı ise Nazlı ile yemek yedikten sonra Doğuş’ u da metrobüsten alıp Semih’ in ananesinin evine gittik. Evet fark etmişsindir Semih’ in ananesi tekrar Çanakkale’ ye gitmiş bizim için de sezon açılmış demekti bu. Cansu ile onlar önceden gitmişti biz de dahil olduk Şanslı Masa’ yı falan izledik kalktık sonra.

Perşembe sabah spora gitmeden önce How I Met Your Mother’ ın 6. sezon finalini izledim. (Spoiler uyarısı yapayım bari) Lily’ nin hamile olduğunu söyleyince istemsiz gözlerimin dolması beni düşürdü açıkçası. Aslında şeyi düşündüm sporda, Cansu ile Semih’ in yeniden beraber olması bizi de bir parça How I Met Your Mother yapmıştı sanki. =) Zira onlar da 8-9 yıldan beri berabermiş. Bu yüzden tartışmasız Marshall ve Lily oluyorlardı. Doğuş ise Barney karakterine uyguındu zira O da iddialar konusunda istekli biri olduğu için ve özellikle son bölümde Robin ile bir şeyler ima edildiğinden mütevellit (yeniden beraber olma falan) Robin’ i de Nazlı yapmıştım. Benim kim olduğumu söylememe gerenk yok sanırım? =) Spordan sonra proje için biraz çizim yaptım. Hakkaten “biraz” çizim yaptım ama olsun bitsin artık proje yeter bu kadar…

Cuma günü projede malum çizimlerim çok olmadığı için, az çalıştığım hoca tarafından vurgulandı. Adam haklıydı. =) Projeden sonra Habibe ve Hicran’ la biraz orta bahçede oturduk. Hicran komşusunun kızıyla akşam Marmara Universitesindeki Manga konserine gideceğini falan anlattı. Okuldan sonra ben spora gittim ve ardından Zelia ile bulutlum. O’ nunla bir gün öncesinden  bir kültür-sanat turu yapmak istediğimiz konusunda hemfikirdir. Bu yüzden kendisinin tespit ettiği Akaretler’ deki Tasarım Alaturka’ yı ziyaret ettik öncelikle. İlginç şeyler vardı burada. Dikkatimi çekenler arasında Mumdan kalıbı yapılmış Zeki Müren’in ufak heykelini ilk olarak sunabilirim. Heykelin sunulduğu kabinde “Tek tek basaraktan” çalıyordu falan.. =) 
İkinci dikkat çekici şey, kulak temizlemek için üretildiği iddia edilen ve Hollywood filmlerinde kullanılan bir kimyasal ile üretilmiş serçe parmağı formundaki şeydi. Akaretlerden sonra geze geze Taksim’ e çıktık. İstiklal caddesi boyunca yürüdük ve Mısır apartmanına uğradık. 
Burada bir sergiyi daha gezdik. Sergideki eserleri tarif edecek olursam şöyle anlatabilirim: Bir sürü vida çakılmış bir tablo düşün, arasından bir sürü renkli tel çekilmiş falan. Kompozisyonlar çok yalındı. Motifler basit geldi gözüme. Oradan çıkınca Fransız Sokağı’ ndan inip Karaköy’ e geçtik. Yolum genelde Karaköy’ e düşünce Karaköy Güllüoğlu’ nda fıstıklı baklava yerim. Bu ritüeli korudum ve Zelia ile beraber yedik. Ardından Kadıköy’ e geçtik vapurla. Bu sırada Nazlı’ nın Doğuş’ la Caddebostan sahilde olduğunu ve Semih’ in de Cansu ile beraber buraya geleceklerini öğrendim ve kendisi benim de onlara katılıp gelmemi belirtti. Ben de aynısını uyguladım Cücük. Zelia Barlar Sokağı’ ndaki arkadaşlarının yanına gidecekti zaten öyle ayrıldık yani.

Caddebostan sahilde oturduk güzeldi ortam. Kalabalıktı hatta baya. Cansu’ nun peynirden hazzetmediğini konuştuk. Ardından ben yarın Mihrican’ ın düğününe gideceğimi falan anlattım. Düğün demişken evet Cumartesi günü düğüne gittim Cücük. Yanlış bilmiyorsam Mihrican benim ilk evlenen arkadaşım.. =) Düğün öncesi Gülüzar’la Kadıköy’ de buluşup çeyrek altın aldık ayıptır söylemesi =) Sonra Kavacık’ a düğünün olduğu salona gittik. Salon basıktı ve hoperlör yanına oturmamız biraz kötü olmuştu.. Başım şişti lan! Ama Mihrican inşallah mutlu olur ve bir yastıkta kocarlar falan..  =) Düğünden sonra Koşuyolu parkında basketbol oynayan Ali Sak, Anıl, Doğuş, Nazlı ve Cansel’ in yanına uğradım ertesi günü gireceğimiz KPDS hakkında konuştuk biraz sonra evlere dağıldık. Evet fark ettiğin üzere Pazar günü KPDS’ ye girdim. Sınav hakkında hiçbir bilgim olmaması kötü oldu zira 4 yanlışın bir doğrumu götürdüğünü düşünerek 15 civarında emin olamadığım soruyu boş bıraktım.. =) Herşeyde bir hayır vardır diyerek hayatıma devam ediyorum tabi ki…

0 yorum:

Yorum Gönder

 
◄Design by Pocket, BlogBulk Blogger Templates. Blog Templates created by Web Hosting