29 Haziran 2011 Çarşamba

Camur

29 Haziran 2011 Çarşamba 0
Ne var ne yok Cücüğüm? Bende pek birşey yok, hafiften monotonlaştı sanki hayatım öyle hissediyorum ama gelecekle ilgili planlar falan alıyorum bir yandan tuhaf yani... Geçen hafta havuz projesini bitirdikten sonra Cumartesi günü Semih' in doğumgünü kutlamak adına ufak bir sürprize girişeyim dedim. Eti Browni Intense' e ufak bir mum dikip Koşuyolu Parkına gittim. Sözleştiğimiz yere gelince gölgede kalan bir çocuk vardı. Semih olduğunu düşünüp, mumu yakıp üzerine doğru gitmeye başladım ama yaklaıştıkça içimde "ulan ya O değilse" diye bir kuşku da oluşmadı değil ve karanlık olduğundan mütevellit çocuğun yanına yaklaşık olarak 4.2 metre yaklaşınca Semih olmadığını fark edince tuhaf bir durum oldu. Cücük şöyle bir ambiyans tahayyül et kafanda; elinde, üstünde mumu yanan bir Browni Intense ile üzerine doğru tanımadığın bir çocuk geliyor seni görüp yoluna devam ediyor falan.. =) Tam o esnada telefonum çaldı ve Esra yazıyordu ekranda ama Elif' in sesiydi. Zaten deminki durumdan dolayı bir afallama yaşıyordum bir de üstüne bu gelince adeta duraksadım yolda! Elif' le Esra tatile çıkmışlar, Esraların yazlıkta takılıyormış güzel valla Cücüğüm. Ben ne zaman tatile çıkarım orası muallak işte.. =) Bu arada Cumartesi ve pazar günü 2 güzide film izledim bunlardan ilki henüz ülkemizde vizyona girmemiş ama başroldeki oyuncuyu Hangover serisinden tanıdğımız yakışıklı, yumurta gibi oğlumuz Bradley Cooper' ın oynadığı Limitless' dı. Filmin konusu beynin performansını %20den %100e çıkaran yasadışı bir "ilaç" ın kullanılmasıyla gerçekleşen olaylar dizisiydi. İkinci filmim ise  City Of God yani orjinal adıyla Cidade de Deus. Bu filmin konusu da Brezilya varoşlarındaki çete savaşlarını konu alıyordu. Filmde ölen ölene o derece!.. =)

Bu hafta ilk 2 gün ofiste İzmit' te yapılacak bir konut projesi için tasarım yaptım ardından diğer 3 gün ise okul projesi çizdim. Okulun çok işi var ve ay sonunda teslimi var nasıl yetişecek onu  hiç bilmiyorum Cücük! Pazartesi günü Apo ile buluştuk. Yemek yedikten sonra Kadıköy' de oturduk. Yanımızda Nazlı, Doğuş, Cansel, Semih ve Cansu da vardı. Cansu da Gülüzar gibi Erzincan' lıymış. Gülüzar' la telefonda konuştuk kendisi Sena ile haftasonu 1 haftalık Didim Tatiline çıkacakmış. Çarşamba günü Zelia ile buluştuk ve Moda' daki çay bahçesinde Türk kahvesi içtik. Zeliha falımda yelpazeli bir kız gördü ben de onun falında topuklu ayakkabı gördüm.. =) Perşembe günü Apo akşamüstü beni ofisimde ziyarete geldi ayak üstü lafladık biraz. Cuma iş çıkışı spora gitmeyip, yaklaşık 6-7 yıldır apartmanın merdiveninin altındaki depoda terk ettiğim bisikletimi temizledim. Çünkü Apo ile hafta içinde 2 kez buluşmuştuk ve kendisi hep bisikletle gelerek beni özendirmişti. Zaten staja da bisikletimle gidip gelmeye karar vermiştim. Bisikletimi temizlemem baya vaktimi aldı. Ardından tekerlerini şişirmek için Semih' ten pompa istedim. Hızır gibi çocuk vesselam arkadaşından pompa bulup gitirdi. Eski pompacılardanmış =P.. Cumartesi bisikletin bakımı için eski Salı Pazarı' nın oradaki bisikletçilere gittim. Bisikleti bırakıp Apo, Erkut ve Duygu ile buluştum. Duygu' yu ve ardından Erkut' u yolcu ettik ve bu sırada Apo' nun arkadaşı Fatih geldi bisikletiyle. 3 kişilik minik bir bisiklet çetesi olmuştuk. Önce Tepe Nautilus' e ardından da Caddebostan Sahil' e gittik. Giderden güzeldi de gece yağmur yağmayaydı iyiydi. Eve vardığımda kıçımda muazzam bir ağrı, sırtımda ve ensemde de çamur vardı.

Pazar günü ise bisikletimi temizledikten sonra uzun zamandır görüşmediğim ağır abim Erdem ile buluştum. Kendisiyle Ceviz Ağacı’ ndaki uzun sohbetimizin ardından Acıbadem’ de oturan Özgür isimli arkadaşını ziyaret ettik. (Bu arada Erdem’ in iş hayatındaki zorlu basamakları tek tek ve emin adımlarla çıkmasından gurur duyuyorum Cücük!) Özgür’ de Playstation 3 ve wii deki gibi hareket sensörlü kollardan varmış biraz onunla oynadık. Masa tenisinde çok başarılı olamasam da frizbide sükse yaptım Cücüğüm.. =P Akşam Nazlılar yazlıkta olduğundan mütevellit yalnız uyumaktan korkan Cansel’ lerde kaldım, Pazartesi işe direkt buradan geçtim. Pazartesi sabahı gene yağmur yağıyordu bu yüzden biraz ıslandım ama artık alışmıştım.. =) Pazartesi okul projesine devam ettim akşam da Nevzat, Berkcan, Semih, Cansu, İnci S., İnci’ nin sevgilisi, Doğuş ve Nazlı ile buluştum. Koşuyolu parkında basketbol oynadık.  Salı günü ise gene okul çizdim, hoca çizimlerimi beğendi =) akşam da spora gittim Öyle işte Cücük öpüyorum seni hoşçakal..

15 Haziran 2011 Çarşamba

Armut Dibine Düşer

15 Haziran 2011 Çarşamba 2

Perşembe günü öğlen kalktığımda beni bekleyen bir maket duruyordu. Büyük bir kısmı bitmiş, ufak dokunuşlarla güzelleşmeyi bekleyen… Gerekeni yapıp 2 saat içinde maketimi bitirmiş, rahatlamıştım. Artık proje adına yapılacak hiçbirşeyim kalmamıştı ve içim rahattı. Bundan mütevellit kendime zaman ayırmanın vakti gelmişti. Maket bitince traş oldum ve spora gittim Cücüğüm. Evde  babam traşlı halimi görünce “armuda dönmüşsün” demesi üzerine “armut dibine düşer” demem evde yeni bir boyut açmıştı. Akşam Nazlılarla sinemaya gidecektim aslında film 7’deydi ve ben kendimi 7’ye göre ayarlamıştım ama spordayken beni aradılar ve oradaki  3 çocukla beraber toplamda 6 bilet almışlar ve 7’ye 10 kala sinema önünde buluşmaya karar vermişlerdi. Bu karar 2 ayağımı bir pabuca soksa da tam vaktinde Nautilus’ te olmuştum. =) Doğuş, Nazlı ve ben olarak izlediğimiz filme Semih daha önceden izlediği için gelmemişti.  Biraz filmden bahsedeyim sana Cücüğüm. The Hangover Part II’ yu izledik. Gerçi ben ilkini izlememiş olsam da keyif aldım.-ki ilkini listeme aldığım halde vakitsizlikten izleyememiştim.- Türkçesi “gecenden kalma” gibi bir şey zaten. Düğün yapmak için Tayland’ a giden kahramanlarımız düğünden önceki gece -farkında olmadan- haplanır ve olaylar gelişir. Senaryonun akıcılığı gerçekten güzeldi ve keyiflik bir film olmuş Cücük. Filmin ardından Koşuyolu parkında basketbol maçı yaptık ki bu ertesi günkü bacak ağrılarımın nedenini açıklıyordu. Maç üçe üçtü cücük. Anıl, Cansel, Doğuş a karşılık ben Nazlı ve Berkcan vardı. Evet Berkcan uzun süredir aramızda yoktu kendisini orada görmekten mutluluk duymuştum. Zaten maçı da biz kazanmıştık 17’ye 14 bitmiş olması lazım. Maçın ardından çimlerde kelime tahmin oyunumuzu oynadık Cücük. Sana bu oyunu anlatmadım sanırım. Herkes yanındakine anlatması için kulağına bir kelime söylüyor. Bir nevi sessiz sinemanın bir varyasyonu yani. Oyun sırasında Anıl ve Cansel gitmiş, Cansu’ yu evine bırakıp gelen Semih aramıza katılmıştı. Keyifli bir oyunun ardından evlere dağıldık canım.


Cuma günü malum jüri günüydü ve ben erken teslim ettiğim için (10. falan vermişimdir herhalde) sıranın bana erken geleceğini düşünüp 10 gibi okulda olmaya çalışırken Beşiktaş’ a vardığımda beni arayan Habibe kötü haberi vermişti. Beni listenin en sonuna 59. olarak  yazmışlardı! Bilsem evde biraz daha uyur, kalkıp spor yapar, ne bileyim peeling yaptırıp akşam üstü okula gelirdim lan! 59 nedir! Bak yazdıkça hala sinirleniyorum. Zaten bunu duyunca o kadar soğumuştum ki okula gelince merdivenlerde bekledim uzunca bir süre. Okulun içine girmek gelmedi içimden, düşün! Juri anında Habibe’ nin hal ve hareketleri biraz tuhaftı; O’ na bir şey içirmişler belli, sakinleştirici dediler ama bence tersine tepmişti. =) Kendisinde psikolojide “projeden kalma korkusu” denilen semptom görülmekteydi. Suratı kızarmış, vucut ısısı artmıştı. Neyse ki korkulan olmadı O ve Güven Ş.’ nin grubundaki hiçbir arkadaşı projeden kalmamıştı. Güzel bir haber de Esra ve Elif’ in de projeden kalmamış olmasıydı. Ben ise kah merdivenlerde; kah ortabahçede, kah tonozda ve kah okulun bilumum noktasında sıranın bana gelmesini bekledim ve tam da tahmin ettiğim gibi 6 buçuk 7 arası sıra bana gelmişti. Juri ortamı benim için rahat geçmişti. Ayhan Hoca kravatımı sordu ve takmadığımdan ötürü 5 puan eksik alacağımı söyledi. Cem İ. İse “Bünyamin’ le kulenin bitişi hakkında kafa patlattık ama bir şey bulamadık.” Dedi. Almula Hoca ise maketimi içeri sokarken kulemin sallanmasından ötürü onu arabalardaki kafası sallanan oyuncak köpeklere benzediğini söyledi. Candan Hoca 1000 maketimi istedi, teslim ettim ve teşekkür ettiler. Ben de teşekkür edip, 500 maketimi ve proje dosyamı alıp çıktım, bu kadar Cücüğüm. =) 

Eve gelince sıraya aldığım fimleri yavaş yavaş eritmek adına “2 süper film birden” uygulamasına geçtim ve bu bağlamda sırasıyla The Prestige ve The Hangover’ ı izledim. The Prestige gerçekten güzel bir film Cücük sana tavsiye ediyorum. 2 tane illüzyonistin çekişmesinden kaynaklanan bir macera sergilenmekte. The Hangover ise gene keyiflik, kafa dağıtmalık bir film. O da güzel. Kurgusu akıcı türlü şakalar komiklikler falan işte. =) Böyle böyle listemdeki filmleri eritmenin mutluluğu içindeyken arada Habibe aradı jürimi sordu ve o gün okula giderken yaşadıkları trafik maceralarını anlattı. Okulda anlatmayı unutmuştu bana. Cidden yüksek hızlarla okula varmışlar ve araçla bir süre tramvay yolundan falan gitmişler. Neyse ki bir şey olmamış. 

Cumartesi günü ise “proje sonrası temizliği” ne giriştim. Odamdan ortalama bir Çin kadını büyüklüğünde 2 tane çöp poşeti çıktı Cücük, inanamazsın!.. Oda rahatladı yahu! Temizlikten sonra spora gittim ve sporun ardından Cemil’ in doğumgünü için Taksim’ e geçtim. Burada Gülüzar, Sena, Cemil, Merve, Fatma ve Bilal-Merve çifti vardı. Daha sonra Hazal, Erhan ve Erhan’ ın sevgilisi geldi. Erhan’ ın sevgilisinin adını unuttum kusura bakmasın ama Erhan’ ın benim okulda yüksek yapıyor olması ilgimi çekmişti. Okul hakkında konuştuk biraz. Akşam 10 gibi oturduğumuz mekandan sıkılıp Araf’ a geçtik Cücüğüm. Sena’ nın amcaoğlu geldiği için mekanda 10 dakka durup gitti. Erhan-sevgilisi Merve, Cemil ben ve Gülüzar vardık mekanda. Dans ettik eğlendik hoş bir geceydi. Turistlerin dansları da ilgimizi çekmişti. =) 


Pazar günü malum, ülkede seçim vardı. Oyumu verdikten sonra listemdeki filmleri eritme girişimim devam etmek adına Despicable Me’ yi izledim. Hoş bir animasyondu bu. Sevginin insanlarını nasıl değiştirebileceğini gösteren bir filmdi. Ardından Bin Jip’i beğendiğim için Ki-duk Kim’ in başka bir filmini de izlemek adına “İlkbahar yaz sonbahar kış ve ilkbahar” adlı, İngilizcesi “Spring summer fall winter and spring” olan ve son olarak orijinal adı “Bom yeoreum gaeul gyeoul geurigo bom” olan dingin filmi izledim. Filmin adını yazarken yoruldum Cücüğüm.. =) Film aşırı dingin ama güzel mesajlar veriyor. Filmden sonra Nazlı ile Efendiler Dondurmacısı’ nda dondurma yedik.

 

Ve stajımın ilk günü gelip çatmıştı. Normalde bir yere erken gitmeyi sevmem ama nedense 8:50 de ofiste oldum. Benimle beraber işe başlayan 2 kişi daha vardı. Kalabalık bir ofis burası Cücük! 30 u aşkın çalışan var 2 ofis toplamında. Zaten ofisin fizik/mekan kritiklerini yapmıştım sana daha önceden. İlk başta bana yer ve bilgisayar bulmakta zorlandık, ardından toplantılar için kullanılan laptop bana tahsis edildi. Hakkı Can ile Serdar’ ın arasına sıkıştım ve çizime başladım. Çizdiğim proje bir yüzme havuzu. Serdar ile beraber çalışıyoruz. İlk gün çevresinin bir kısmını modelledim. Öğlen yemeği için Hasanpaşa’ da bir yere gittik. Yemek esnasında Habibe’ nin stajın hayırlı olsun temalı mesajı gülümsetti beni.. =) Akşam 9 gibi çıktık ofisten. Sonra Hakkı Can’ la eve yürüdük. Kendisi de bana yakın oturuyormuş. Eve uğradıktan sonra gene Efendiler Dondurmacı’ sına gittim. Nazlı ve Cansel vardı. Ardından Göktuğ ve Alp geldi. Dondurma yiyip evlere dağıldık. Salı günü ise arazi modelime devam edip upsin bozulmasından kaynaklanan sorundan dolayı işten erken(19) çıkıp spora gidebildim. Çarşamba ise havuzun planlarını düzelttim Cücük. Farkındaysan günler geçtikçe tek cümleyle falan anlatıyorum zira günlerim oldukça yoğun oluyor ve sana zaman ayıramıyorum kusura bakma…


9 Haziran 2011 Perşembe

Günebakan

9 Haziran 2011 Perşembe 0
Merhaba canım bloğum Cücük! Keyifler yerindedir umarım? Beni sorarsan-ki sorarsın bilirim-gayet iyiyim sağol. Sana en son Perşembe günü yazmışım ki ne tesadüf gene bir Perşembe gününde beraberiz seninle. Aslında bu haftamın nasıl geçtiğini tek kelimeyle ifade edecem olsam (ki neden böyle bir girişimde bulunduğumu da bilmiyorum) "yoğun" derim. Şaşırmadın biliyorum ama yoğundum. =)

"Kara Perşembe" finallerimin bittiği gündü ve önümde 5-6 günlük bir proje hazırlama süreci vardı. Bu sürece başlamadan evvel, aylar önce bana Zeliha tarafından tavsiye edilmiş "Bin- jip" izledim. Zeliha' nın film tavsiyelerinin hoşuma gitmesi bu filmle perçinlemiş oldu-ilki için (bkz: recosntruction)- Filmden kısaca bahsedecek olursak eleman evsiz herhalde, özel yöntemiyle tespit ettiği boş evlerde kalıyor gariban. Sonra alıp yürüyor film çok kısa bahsetmek istedim Cücük. =) Zaten filmin Türkçe' si de "boş ev". =) Ama bu filmi farklı kılan şey repliklerinde saklı. Farklılık var. Daha önce söylenmemiş yöntemler sezdim. Zaten sanata bakış açım da bu Cücüğüm. Hani geçmişten gelenle referans alalarak-ya da almayarak- yeni bir söylem getirmek var olanı farklı bir dille yorumlamak falan. Resimde, müzikte, heykelde, mimaride.... Evet bu filmi izledikten sonra biraz çenem düştü Cücük, kusuruma bakma... =)


Aslında diğer günlerim şu şekilde geçti: Sabah kalkıyorsun 11 gibi, işte bilgisayarın başına geçiyorsun ve çizim yapıyorsun. Arada temel ihitiyaçlarını giderip gene bilgisayarın başına geçip çizim yapıyorsun. Ne güzel değil mi al bunu 4 güne kopyala yapıştır! İnsanfsızlık etmeyeyim Cumartesi günü Validebağ Öğretmenler Evi' ne gittik. Burası yeni mekanımız Cücük! Hatta gittiğimz gün düğün vardı. İleride-hatta birazdan- adını gene duyacaksın. Cumartesi Nazlı, Cansel ve Özgür vardı. Gece eve gidip çizime gene devam ettim. =)


Salı gecesi çizimi bitirmiştim. Mail attım ozalitçiye. Ertesi gün geldiğimde hazırdı. Bu hizmetten oldukça memnun ayrıldım. Okulun bodrum katında Hicran' la paftalarımı teslime hazır hale getirdik. Ben spora geçtim ardından. Spor çıkışı evde biraz maket yaptım. Maketimi ikinci juride olduğu gibi anne ve babama yaptırıyordum Cücük. Bundan doalyı da pişman değilim. Anlatması biraz uzun sürüyor o kadar. =) Doğuş aradı beni "akşam Validebağ Öğretmenler Evi' ne gelsene" dedi. Bu teklifi refüze etmedim ve 8de buluştuk ardından Nazlı ve Gizem de geldiler. Gizem' i uzun süredir görmüyordum. Yerni erkek arkadaşından bahsetti. Beyimiz boksörmüş. =) Neyse ben akşam Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi' ndeki Yeni Türkü konserine gidecektim. 9 gibi ayrıldım oradan. Konser ortamında eski simaları gördüm Betül' le konuştuk biraz. Uğur Y. ve Emir de oradaydı. Bu arada sana bahsetmeyi kaçırdım Cücük. Bu dönemki projem Yeni Türkü' den Günebakan şarkısı ile tamamlandı desem yeridir. Kendisini toplamda en az 127 kere dinlemişimdir. Aslında benim favorim "Deliler" di ama bu projeyle Günebakan öne çıktı. Beynimde bu şarkı sürekli çalıyordu. İşte bu yüzdendir ki telepati gücüyle yolladığım Günebakan şarkısı; konserin açılış şarkısı oldu, çok mutlu oldum! Şarkının sözlerini Meral Özbek yazmıştı ki ne tesadüftür şu an adı geçen okulda rektör yardımcısı. Hoş bir raslantı oldu. Derya Köroğlu da bundan bahsetti zaten.. =) Günebakan' ı ve tabi ki Deliler' i videoya aldım. Delilerin sonunda telefonun videosu kesildi neden anlamadım saksafon solosunun son 5 saniyesini kaydedemedim ki saksafonu sevdiğim halde... Öyle işte canım Cücüğüm bir günüm de böyle geçmişti şimdi seni istirahate alıyorum...

2 Haziran 2011 Perşembe

Kara Perşembe

2 Haziran 2011 Perşembe 5
Evet Cücük sana kronolojik sırayla yazardım bilirsin ama bu sabah canım sıkıldı  o yüzden önce bugünü anlatmak istedim. Bilgisayar Destekli Tasarım dersi için sadece teslim olacak demişti hoca. Biz de çıktımız aldık 11-13 arası olan ders için 12de sınıfta olduk Habibe' yle. Sınıfta olduk da ne görelim!!!11birbir .... Hoca "yeterli öğrenci sayısına" ulaşılmadığı için final yapmaya karar vermiş! Finalin son 3 dakkasına yetiştik. Teslimi yapıp gidecektik ki hoca "süreyi 10 dakka daha uzatıyorum yapabildiğiniz kadarını yapın" dedi. 10 dakkada yapabildiğim kadarını yaptım Cücük ama Habibe sorun yaşadı hiçbirşey yapamadı. Alnımızda ne yazıyorsa o oluyormuş cidden. Habibeye kızdım çünkü kendisi yarım saat öncesindne okula gelmiş, benim "sen sınıfa çık hocayla bir konuş" dememe rağmen orta bahçede oturmuştu. Sınavdan sonra çıktıyı sert bir satıha yapıştırmak üzere (bkz: fotoblok) kırtasiyeye gittik. Bak hala elim ayağım titriyor ya! Bu şekilde bir son oldu bu ders için. Ardından gelen Tasarımda Özürlü Etmeni dersi için hazırladığımız paftanın son halinin yanımızda olmadığnı anlamamız da tarihte bugünün "Kara Perşembe" olarak anılmasını sağlamıştı. Neyse Ufuk gitti evden getirdi önemli bir sorun yaşamadık. Ama aksilikler doluydu anlayacağın. Tüm bunların ardından Mesleki Ingilzce 1 dersinin finaline girecektim. Bu ders, bu dönemki diğer derslerim gibi nasıl geçtiği pek anlamadığım derslerdendi zira çok az gitmiştim. (Hatırlarsın ki öyle az gitmek ki ikinci vizesini kaçırmak) Neyse bu finalde yaptık birşeyler ondan bir sıkıntı yoktu. =)

Şimdi flashback yapıp bir hafta öncesine geri dönüyorum Cücük hazır ol. (hatta 10 gün öncesine falan) Pazartesi günü kentsel tasarım dersi için, Habibe arkadaşının düğünü için gittiği "güzde" illerimizden Kırşehir' den dönmediğinden  ve Duygu da Antalya' dan yeni döndüğü için yorgun olduğundna mütevellit  tek başımaydım. Gül Hoca' ya render larımı gösterdim. Projeden konuştuk falan. Ardından Yapı Fizği II dersi için hazırlamış olduğumuz sunumları ve çıktıları teslim ettim. Bir yandan da öğrenci işleri ile staj işleri için koşturuyordum. Sana söyledim mi bilmiyorum Cücük B.D. nin ofisinde staj yapacağım. O gün okulda olay çıktığı için arka kapıdan çıktım ve Hasanpaşa' daki ofise gittim belge imzalatmak için. Ofis ile ilgili ilk izlenimlerimi aktararayım hemen sana: Dekoratif açıdan böyle brüt beton kırmızı parlak yüzeyler falan hoş şeylerdi bunlar. Fizik/mekan açısından biraz loş ve derin bir mekandı. Bu arada 2 ofis var sokakta. Arasıda da reklam ajansı var. Ben üçü de bizim ofis sandığım için ortadan giriş yaptım ve amatörlüğü damarlarımda hissettim.. =) Bakalım beni nasıl günler bekliyor zira en az 60 gün oradayım..

Salı günü projeye gene gitmedim ve gene hoca gelmedi. Bu ikinci kes denk geliyordu şans işte..=) Ama öğleden sonra okula gidip tasarımda özürlü etmeni dersi için Ufuk ve Müge ile çalıştık. Çarşamba okula gitmedim Cücük çünkü Yapı Yönetimi ve Ekonomisi dersinin mazaret sınavı vardı. Perşembe günü bilgisayar destekli tasarım için hazırladığımız öteki paftayı teslim etmiştik ve tasarımda özürlü etmeni dersinde bir gün önce hazırladığımız paftayı hocaya gösterdik. O değil de bu dönemki derslerimin isimleri ne kadar uzun yahu yazarken yoruldum inan!.. =)



Gelelim Cuma gününeeee... =) Okulun son günüydü Cücük ve son proje dersi. Bu dönem de bitmişti artık finaller kalmıştı. Projeden sonra spora gittim ve akşam içimde dans etme isteği vardı! Bir yandan Cansel de Indigo' ya çağırdı ama ben okulun Davutpaşa kampüsündeki Hande Yener konserini tercih ettim. Öğlen "la Hande Yener' e mi gidieceksiniz?" diyip akşam konser alanında bulunmam da manidar olmuştu Cücük.. =) Konser güzeldi eğlendik. Yıldız tayfasının dışında dikkatimi çeken isim Ayça olmuştu. Kendisinin geleceğinden bihaberdim. O' nunla stajım hakkında konuştuk zira kendisi geçen yaz B.D.' nin yanında çalışmıştı. Konser dönüşündne bahsedeyim biraz sana. Konser dönüşü öncelikle uzun Davutpaşa yolu sırasınca Esra' ya mukayet olmaya çalışıyorduk İlker ile. Çünkü Esra' nın kafası baya güzel olmuş küfür falan eidyordu hatta... İlker' le konserden konsere görüşüyorduk adeta. Konser dönüşü "bekle arkadaşım arabayla gelecek beraber döneriz" dedi. Dedi de araba geldiğinde zaten doluydu bir de ekstradan biz bindik. Yanlış saymasıydam 8 kişiydik. Evet yazıyla sekiz!.. :D Cumartesi ne yaptım hatırlamıyorum inan. Heh yazarken hatırladım. Spora gittim ardından da kentsel tsarım için 3 boyutlu modelleme yaptım. O model baya uzun sürdü. Gece bitti falan. Sonra Habibe' ye yolaldım. Pazar günü ise Yapı Fiziği II çalıştım zira ertesi günü final vardı. Pazartesi günü Kentsel teslimini yaptık ve Yapı Fiziği finali olduk. Fena geçmedi Cücük. Salı günü ise Yapı Yönetimi ve Ekonomisine çalıştım. Çarşamba aslında başka bir dersimden daha final vardı o da Toplumsal Yapılar ve Tarihsel Dönüşümler dersinden başkası olamazdı. Ama o dersi o kadar boşlamıştım ki fotokopiden not almak bile gelmedi içimden inan! Zaten notlar tuğla diye tabir ettiğimiz yapı malzemesinden bile kalındı alsam bile okumazdım ki! Neyse zaten iyi ki de almamışım. Dersin finali 20 test sorusundan oluşan bir sınavdı ve tabiri caizse kopyanın dibine vurduk! Uzun zamandır böyle kopya çekmemiştim. Kopya aldı yürüdü yahu.. =) Soruların %21ini okudum desem yerdir. (küsüratlı rakam vermemin salladığım ile uzaktan yakından ilgisi yoktur desem de inanmayacaksın zaten Cücük) Soruların cevapları arkadan geliyordu bana. Bazı soruların cevaplarını da yandna ve önden aldım. Öyle böyle atlattık bu dersi de anlayacağın.. =) Perşembe günümü ise yukarıda anlattım zaten Cücük. Son 10 günüm böyle geçti. Yarından itibaren projenin son rötuşlarını yapıp teslime hazır bir hale getireceğim. Öptüm gıdından!...
 
◄Design by Pocket, BlogBulk Blogger Templates. Blog Templates created by Web Hosting