18 Temmuz 2011 Pazartesi

Summer Mode: On!

18 Temmuz 2011 Pazartesi 0
Merhaba Cücük! Ben bu aralar oldukça bisikletliyim ofise bisikletle gitmenin yanı sıra vaktimin geri kalanında da bisiklete biniyorum.Çarşamba günü Nazlı Tayfun' la buluşmuş, O'nu yolcu ettikten sonra da ofise gelmişti bisikletle. Doğuşla çektirdiği fotoğrafların çıktısını alımış, A4 üzerinden çıkarmak için makas istemişti benden. İş ziyaretlerinden hazzetmeyen Nazlı, bu yüzden sokakta fotoğraf kesimi işleminin sonra biraz da beni beklemişti. Zira hala okul çiziyordum ben.. =) Neyse işte 20 sularında ofisten çıktım ve Nazlı ile Caddebostan sahiline gittik Cücük! Doğuş da Bostancı' dan yürüyerek aramıza katılmıştı. Sahilde oturduk ve 23 gibi dönüş yoluna geçtik. Perşembe akşamı ise Zelia ve Onur' la buluştum. Moda' da oturduk. Sonra bizim eve geçtik. Balkon' da sohbet ederken Onur' un Antalya' dan arkadaşı Oğuz da aramıza katıldı. O gece baya geç yattım Cücüğüm o yüzden Cuma günüm biraz uykulu geçti.. =)
Cuma akşamı Children Of Men’i izledik. Ben Onur ve Oğuz olarak. Yalnız Oğuz bildiğin filmin ilk dakkasında uykuya yenik düşmüş, yenik düşmekle kalmayıp uyurken çıkardığı seslerle dikkatimizi de çekmeyi başarmıştı. =) Yalnız filmi boş geçmeyelim kurgusu ve anlatımı ile dikkat çekici bir filmdi vesselam. Konusu ise 2027’ de Dünya’ nın geldiği durum diyebiliriz. Cumartesi ise Erdem bisiklet almıştı ve hemen bi bisiklet turu yaptık. Suadiye' ye kadar gidip, gidiş dönüş toplamda 20 km lik bir yol katetmiştik. Tabi gene arada Caddebostan sahilindeki çimlerinde dinlendik bir-iki saat.. O ortamı seviyorum Cücük karşıda adaların manzarası hafiften gelen deniz esintisi bisikletli ve patenli insanlar falan hoş bir ambiyans oluyor.
Pazar günü Mary And Max’ i izledim ve akşamüstü Apo ve Fatih’ le buluştum. Tabi ki gene bisikletliydim ve tabi ki Caddebostan’ daydım.. =) Pazartesi monoton geçse de Salı günü Kadıköy’ de Nevzat Berkcan Nazlı ve Doğuş’ la buluştum. Kadıköyde bir meyhanede oturduk. Eve döndüğümde Nevzat’ ın doğumgünü olduğunu öğrenmem biraz kötü olmuştu ama. =) Çarşamba iş çıkışı spora gittim Perşembe ise Ayça ile buluştum Mecidiyeköy’ de. Kendisi Starbucks’ ta oturalım dedi ben de oranın internet hızından tedirgin olduğumu belirttim. “Bir şey olmaz, hızlı yahu” diyip beni ikna etse de interneti bozuk olan bir Starbucks’ a oturduğumuzu fark ettik. Bu yüzden Cevahir in içindeki Starbucks’ a oturduk. Gene Starbucks’ taydık yani. Bloğumun içindeki maksimum Starbucks kelimesine ulaştığım için artık bugünlük Starbucks yazmayacağım. Ayça ile önümüzdeki aylarda yapılacak yarışmalar hakkında konuştuk ön elemeler yaptık falan. Cuma günü Onur ve Oğuz bizdeydi gene. Ama eve geç geldiğimiz için pek bir şey yapmadık o gün. Cumartesi ben akşamüstü Erdem’ le Maltepe sınırını zorladım ve dönüşte fiks dinlenme mekanımız olan Caddebostan’ da oturduk. Hatta ben çimlerde yatarken Semih ve Cansu’ nın bizi bulup yanımıza gelmesi ilginç bir tesadüftü. =) Bloğumun içindeki maksimum Caddebostan kelimesine ulaştığım için artık bugünlük Caddebostan da yazmayacağım. Buradan kalkıp Kadıköy Barlar Sokağı’ nda oturan Oğuz, Zela ve Onur’ un yanına gitmek adına yola koyulduk. Onur’ u Kadıköy’ e gelince nerede olduğunu öğrenmek adına aradığımda telefonumun kalemini demin çimlerinde yattığım mekanda düşürdüğümü anladım ama geri dönüp almak için çok geçti. =( Neyse işte bir saat falan orada oturduk sonra ben eve geçtim o gün fena yorulmuşum Cücüğüm.
Pazar günü ise bizim okulun Davutpaşa’ daki açık yüzme havuzunda ufak çaplı bir buluşma ayarladık Cücüğüm. Elif Esra Turgut ve İlker le havuzda keyifli dakikalar geçirdik. Havuzun zeminine oturmak olsun, akşamüstü havuz tenhalaşınca bir klasik olan deve güreşi yapmak olsun, havuz kenarında Capri-Sun içmek olsun nadide anlar yaşadık. Havuz dönüşü Merter’de üzerinde Arapça bir liste de bulunan dürümcüde dürüm yerken aramıza Ayça da katıldı ve daha sonra ailesi Ayvalık’ ta olan Esralara gittik. Burada Esra bize, çay demleme olsun, dondurma ve çay servisi olsun bunun gibi birçok konuda misafirperverlik konusunda kendisinin ne kadar yetkin olduğunu gösterdi. =) Evde yumruk oyunu ve sayko oynadık Cücük. İlker’ e ayırdığımız bir saat içinde oyunu çözememiş olması bizi üzdü ve oyununun sırrını söylemek zorunda kaldık. Ardından Turgut için yaptığımız sayko kurgusunu çok kısa bir sürede çözmüş olması dikkatimizi çekmedi değil. İkinci saykodan sonra Ayça ve Elif evden ayrıldı. Biz bi yarım saat de “Hırsız-Polis oynadık” Bu oyunu yeni öğreniyordum ilk birkaç deneme turundan sonra oyundan keyif almaya başlamıştım. =) Bu da öyle bir gündü Cücüğüm. Ondan sonraki iş günlerim yoğun ve stresliydi, zira ofiste davetli bir mimari yarışmaya giriyoruz ve iki kişiyiz. Bir gökdelen yarışması bu ve tasarım aşaması zorlu geçiyor o yüzden hafta içi günlerim monoton geçti. Ama bir farklılık olarak Perşembe akşamı barlar sokağındaki bir kafede iş arkadaşlarımla yemek yedik. Burada yanımda Serdar, Yusuf, Gürcan, Başak, Ceyda, Emrah, Burcu ve Chris vardı. Daha sonra Yiğit ve sevgilisi de aramıza katıldı. Cuma günü işten dolayı sıkıldım ve Apo Nazlı ve Erdem’ den olumlu geri dönüş alamama rağmen kendimi –bu seferlik bir daha adını yazmayacağımı belirttiğim ikinci yere- gittim. Müzik çalan bir grup gencin yakınına oturdum, güzel çalıyorlardı hem de ekipmanları çoktu ne bileyim gitarın yanı sıra tef olsun, mızıka olsun sağlamlardı yani. Mavi Sakal’ dan Iki Yol’ u çalarlarken ufak çapta bir ses kaydı yaptım ama farkında olmadan kısa kesmiş olmam ve yakınımdaki küçük kızın dondurma isteği şarkının önüne geçmiş. =)



Cumatesi ise sabahtan Ayça ile buluştum. Bu seferlik bir daha adını yazmayacağımı belirttiğim yere gititk gene ve yine internette sorun vardı, bağlanamadık.. :D Ben adeta bu yere negatif elektrik yolluyorum yahu. Neyse sonra Beşiktaş’ ta başka bir cafeye geçtik. Verimli geçen toplantımızın ardından Ayça’ nın erkek arkadaşı Umutcan’ la tanıştım. Kendisi bana üç dakika mesafe yakınımda oturuyormuş ve birkaç ortak arkadaşımız çıktı, memnun oldum.. =) Beşiktaş’ tan sonra spor salonuna gittim, oradan da bisikletle tamı tamına toplam 47 kilometrelik bir bisiklet seyahatine koyuldum. Yanımda Apo, Erdem ve Fatih de vardı. Bisikletliler olarak maksimum kilometre ve maksimum sayıya ulaşmıştık. Kartal’ a kadar gittik sonra dönüşte malum yerde dinlendik. Çimlerde uzanırken Esra aradı ve ertesi gün yapacakları havuz aktivitesi için beni çağırdı ama ne yazık ki o gün aylardır görmediğim yeğenimi ziyaret edecektim. Bu yüzden Esra’ yı refüze etmek zorunda kaldım. Pazar günü de dediğim gibi yeğenim Arda’ yı ziyaret ettim Keratanın dişi çıkmış, konuşmaya ve emeklemeye başlamış. =) Evin bahçesinde oyunlar falan oynadık Cücüğüm.. Eve gelince de uzun zamandır “izleyeceğim filmler” listemde olan  “Låt Den Rätte Komma In" yani “Let The Right One In” i izledim. Film tam bir Kuzey Avrupa filmi. Soğuk olduğu kadar da çekici. Beğendiğim bir film oldu. Genel olarak film hakkında, Oskar’ ın vampir bir kızla(?) yaşadıkları ve çevresinde gelişen olayları anlatılıyor diyebiliriz.

 
◄Design by Pocket, BlogBulk Blogger Templates. Blog Templates created by Web Hosting