9 Kasım 2011 Çarşamba

Kartvizit

9 Kasım 2011 Çarşamba

Cücük; sürekli yoğunum, sürekli çalışıyorum, sürekli bir koşturmaca sonum hayrolsun diyerek başlıyorum bu sefer sana. Eskişehir’ den döndüğümden beri bir süre geçmiş olsa dahi iş-yarışma-okul ekseninde mekik dokuyorum hala..  Yeni gelişmeler olmuyor değil, oluyor yani. =) Mesela bunlardan başlıcası Cuhadaroglu yarışmasından da ödülsüz dönmemiş oluşumuz. Bu yarışmadan ödül aldığımı öğrendikten yarım saat sonra okul projem eksik olduğu için ön jüride Ayhan Hoca’ dan “Beni hayal kırıklığına uğrattın” dese de benim moralim çok bozulmadı zira çok zaman ayıramamıştım okul projeme.  Cuma ve Cumartesi Ayçalarda yarışma projesi hazırladık gene. Cumartesi akşamı Taksim’ e geçtim. Orada Özgür’ ün kuzeninin kız arkadaşının doğumgünü vardı. Mekan ufak, insan sayısı fazlaydı çok duramadım açıkçası. Cansel ve Anıl’ la biraz sohbet edip mekandan ayrıldım. Eve gelmeden önce Erdem’ le buluşup nevale aldık. Balkonda demlendik O’ nunla demlenirken kah kederlendik, kah güldük. Güzel bir geceydi hatta saatin 3.59 dan tekrar 3e atışına şahit olduk falan. Pazar günü malum geç kalktım ve juri için hazırlandım. Akşam  ise bisikletimi alıp Caddebostan’ da Nazlı ile buluşup Koşuyolu’ na geçtik. Burada Cansel ve Anıl’ la buluştum. Ceviz Ağacı’ nda otururken Anıl’ ın Cansel’ e aldığı manuel fotoğraf makinesi ile fotoğraf çekildik, kurban bayramında biryerlere gitme fikri üzerinde konuştuk ve Bolu’ da bir tesiste yakacak ilk odunun ücretsiz veridiğini öğrenmemiz renkli dakikaların yaşanmasına yol açtı.. =) Pazartesi günü jüri için hazırlanmış olsam da Salı günü bana sıra gelmediği için biraz üzüldüm açıkçası. Salı günü öğle arasında yemek yerken Esra, Samet ve Habibe bana eşlik ediyordu. Samet’ i uzun süredir görmüyordum. Kendisi bizim okulda asistan olarak çalışmaya başlamış posterler falan hazırlıyormuş  mutlu oldum O’ nun adına. Habibe ise sürekli değişen profil fotoğraflı ile gündemdeydi. =) Çarşamba sıradan bir iş günüydü Perşembe ise öğle arasında Moda’ da yemek yerken Chris’ in annesi ile tanıştım ve ofiste Serdar’ ın kredi kartı ile Cuma günü Zelia ile gideceğimiz “Aşkın Sıradanlığı” isimli oyuna bilet aldım.


Cuma günüm ise başlı başına bir blog konusu olabilir Cücüğüm. Cuma juriye girdim ve juride Ayhan Hoca bu sefer çalışmalarımı beğendi, öneriler sundu keza Seda Hoca da bir takım tavsiyelerde bulundu ve sıra proje hocama gelince “evet beş dakika doldu başka bir öğrenciye geçiyoruz” demesi bende şüphe uyandırdı.. =) Juri aralarında Esra ve Habibe’ yle ayrı ayrı takıldım. Esra ile orta bahçede otururken Ufuk yanımızdaydı O’ nunla Ipad 2 nin, Ipad 1’ den farklarını dinledim ve yarışma projeleri hakkında konuştuk falan. Öğle arasında da Habibe, Yiğit, Müge, Ufuk ve Nihal’ le Eskişehir maceram, bisiklet kazam, piyasadaki laptop markalarının öne çıkan yanları ve senin hakkında konuştuk Cücüğüm.. =) Okulda yapılan diğer projeleri görmek adına Mimari Tasarım 5 dersinin jurilerine de katıldım biraz. Daha sonra Karaköy’ e geçtim. Paso harcını yatırma girişiminde bulunsam da pek başarılı olamadım. İETT  kapanmıştı zira. Neyse daha sonra Zelia ile buluştum. Cuma günümü kültür/sanat gününe dönüştürmek adına Zelia’ yı geçen hafta gittiğim Salt’ a götürmek için Karaköy’ deki bankalar caddesinden çıkarken Cemil’ in şantiyesinde çalıştığı Salt 2’ yi de ziyaret ettik. Uzun bir cümle oldu farkındayım Cücük. Cemil bizi aldı kapıdan. Ben bu yapıya (Osmanlı Bankası Binası) hatırlarsan 7-8 ay önce de gelmiştim. Bir türlü bitmek bilmemişti şantiye ama baya farklı buldum. Bir çok şeyde sona gelinmişti. Beni ilk etkileyen şey girişindeki holden direkt olarak tarihi yarımadaya açılan vistası olmuştu. Yapı bu yönüyle beni sarmış; merdivenlerinden, sonradan eklenmiş olan asansörlerine kadar birçok başarılı uygulamayı içinde barındırıyordu. Eski tespitlerimi hatırlamak istersen buradan bak istersen. =) Neyse Cücük buradan sonra İstiklal Caddesine çıktık ve Salt’ ı gezdik. Açık sinemadaki belgeseli izledikten sonra Cevahir’ deki “Aşkın Sıradanlığı” oyununa son anda yetiştik. Yol boyunca “alışveriş merkezi içinde tiyatro nasıl olur?” sorusu hep aklımızı kurcaladı. Oyundan bahsetmeden önce sorumuzun cevabını vereyim Cücük. Kötü oluyor. AVM içinde tiyatro iyi çözülmemişse afedersin ama iğrenç oluyor.  Oyunu izlerken yan taraftaki sinema salonundan gelen sesler bazen oyunu perdeledi sen düşün artık. Neyse salonun fiziksel yapısından da bahsedeyim istersen biraz, aşırı eğimli bir salondu ve oyunu izlerken ön sıradakilerin kafası, görüşü engellemiyordu bu açıdan başarılıydı. Sahnede dönen platformun yavaş dönüşü biraz sıkıcı geldi bana ama sonra düşündüm de o platrofm hızlı dönerse dekordan bir takım nesneler düşebilirdi. Oyun esnasında geçişlerde bisiklet kullanılmış olması beni mutlu etti. Oyundan kısaca bahsedecek olursak; 18 yaşındaki Alman Yahudisi Hannah Arendt’ in, hocası Martin Heidegger ile yaşadığı aşkın, 1925 ile 1975 yılları arasındaki zaman diliminde yaşanan olaylarla kurduğu bağlantıların anlatıldığı bir oyundu.


Oyundan sonra Zelia, Özge’ lerin evine ben ise Taksim’ e geçtim. Küçük Beyoğlu’ nda takılırken yanımda Semih, Nazlı, Doğuş, Cansel, Özgür, Çiğdem,  Özge ve Özge’ nin iki arkadaşı vardı. Burada aldığım ödülleri kutlamak adına Cosmoplitan, White Russian ve Yosun kokteyllerinden içtim. Takdir edersin ki kafam biraz güzel oldu. =) Odadaki herkese kartımı verdim. Sigara içmek için dışarı çıkan Nazlı’ larla takılırken Nazlı’ nın Marmara Universitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik bölümünde okuduğunu iddia ettiği Dilem’ e de kartımı verdim.. =) Sonra yanımıza gelen tanımadığımız insanlarla fotoğraf çektirdik falan. Her şey böyle eğlenceli giderken bir anda bir telefon geldi ve eksenimiz tamamen kaydı Cücük. Şöyle bir an düşün yarım saat önce kart dağıtıyorum insanlara, eğleniyorum falan ama şimdi Taksim ilk yardım hastanesindeyim.

Evet biliyorum merak ettin. Nazlı ve Cansel in kuzeni Bertan kendisini köprüden atmış!!! Hayır yani hala yaşadığını söylüyorlar bana. E o zaman Atatürk köprüsü herhalde falan diyorum ben. Boğaziçi Köprüsü olduğunu öğrenince şoka girdim zaten. Sinir krizi geçirenler, ağlayanlar falan kötü bir tablo yani. Sonradan öğreniyoruz ki atlamasının sebebi kız meselesiymiş. Çocuğu sevk etmişler Okmeydanı SSK’ ya. Atlayıp oraya gittik. Tomografisi falan çekildi. Tahlileri taşıyoruz, sedyeyi ittiriyoruz, ne bileyim rapor sonuçlarını doktora yetiştiriyoruz falan. Bertan ın zihni açık, birkaç kırığı var ama dizini falan hareket ettiriyor. İç kanama riski taşıdığı için yoğun bakıma aldılar tabi. Hayır işin tuhafı benim kafam güzel. Odaklanamıyorum Cücük. Bildiğin hastanede mala bağladım yani. Çakırkeyif olduğum nadir anlardan birinde böylesine bir olayın yaşanmış olması, benim asla unutmayacağım günlerden biri olarak zihnime kazınıyor.

Cumartesi günü ise kendime gelmem geç oldu. Evde biraz takıldıktan sonra Merve’ nin doğumgünü için Taksim’ e geçtim. Burada yanımda Cemil, Sena, Gülüzar, Çağrı, Apo, Bilal ve Merve de vardı.  Burada Merve’ ye ve bana verilen hediyeler gündem yarattı diyebilirim.  =) Apo ile Çağrı’ nın Merve’ ye aldığı hediye kendileri tarafından hurma, Cemil tarafından domates sanıldı. Lakin gerçeği Habibe internet üzerinden “süs biberi bu yahu” diyererek bize gösterdi. Bana alınan  hediye ise oldukça ama oldukça manidardı. Eskişehir’ de Apo’ ya dinlettiğim pompalamasyon şarkısına itafhen kendisi bana pompa almıştı. =)



Pazar akşamı Ayçalara gittim. Pazartesi günü çalışarak fuar standı yarışmasını hazırladık bir günde ve Salı günü Apolarla Paranormal Activity 3' ü izledik Taksim' de. Filmin konusuna gelecek olursak klasik bir gerilim filmiydi Cücük. Karanlık sahneden bir anda fırlayan karakterler/objeler, ne bileyim küçük kızların aşırı sevimliğinin yarattığı tedirginlik hissi falan hep kullanılmış filmde. Salonda 4 kişinin Gülüzar' ın gülmesinden rahatsız olup salonu terketmesi benim Gülüzar' ı görmezden gelmeme sebep olmuştu..=) Bu arada filmi izlerken yanımda Sena ve Ebru da vardı.. Film sonrası gene Küçük Beyoğlu' na geçtik. Yanımıza Nazlı, Doğuş, Semih, Cansel ve Anıl da dahil oldular.  O gün de, diğer Küçük Beyoğlu günleri gibi sokakta geçen bir gündü Cücüğüm.. =)

0 yorum:

Yorum Gönder

 
◄Design by Pocket, BlogBulk Blogger Templates. Blog Templates created by Web Hosting