Sana biraz juri gününden bahsetmek isterim. Teslimde 10. sırada teslim ettiğim için juri günü de 10. sırada içeri alınacaktım ve şu zamana kadar gördüğüm en iyi işleyen juri prosedürüydü bence. Sıranın bana gelmesi bir saatten fazla sürdü yani takdir edersin ki ortalama kişi başı 6-7 dakika geçiyordu juride geçen süre. İçeri girdiğimde proje yürütücüleri ve ben vardım koca sınıfta. Juri karşısına geçtiğim andan itibaren Cansel' in eliyle yaptığı muhteşem kravatım konuşuldu Cücük. Yaklaşık 45 saniye konuşulan konu buydu. Kimin yaptığını, yapan kişinin de mimar olup olmadığı merak edildi falan. Ben proje hakkında konuşacağımızı düşünüp, "Proje hakkında soracağınız soru varsa yanıtlayabilirim" dedikten sonra Bülent Hoca' nın "Sen daha ne duruyorsun burada? Gidebilirsin" demesi üzerine şaşırmıştım, zira projedeki akıbetimi tam olarak kestirememiştim. Juri çok kısa sürmüştü. Benden sonra juriye giren çocuk notumu görmüştü ve bana A verdiklerini söyledi. Şaşırdım ve mutlu oldum. =)
Juri sonası Esra ile "Kadıköy İskelesi ve Yakın Çevresi Ulusal Öğrenci Mimari Fikir Projesi Yarışması" hakkında konuştuk. Ama ben eve gidince beraber çalışmanın iletişim bakımından zor olacağını farkettim zira çok ama çok az bi zaman kalmıştı bu duumu kendise de belirttim, anlayışla karşıladı. Ertesi gün hemen projeye başlamak adına Kadıköy mekezini modelledim ve yarışmaya on-line kaydımı yaptıdım.
Bugünü ise kendime tatil ilan etmiştim. Öncelikle okula, Hukuka Giriş dersinin finalinden kaç aldıdğımı öğenmeye gittim. Ben 60, Hicran 45, Özlem ise 40 almıştı. Üçümüzün de durumlar kritikti ben de ilk vizeden 41 almıştım çünkü. Not durumları hakkında konuşmak için hocanın odasına gittiğimde, orda olmadığını farkettim. Hicran' a Özlem' e kaç aldıklarını söyleyip mimarlar odasının yolunu tuttum. Yarışma şartnamesinde, katılımcının odaya üye olduğuna dair belge istemesine rağmen odadaki kadının böyle bir format yok belge veremiyorum demesi üzerine “üye kimliğinin fotokopisini koyarsın” gibi bir çözümle beni başından savması düşündürücü olmuştu. =)
Karaköy' den Kadıköy' e geçip iskelenin mevcut durumu yerinde inceledim. Vapurda Apo ile konuşmuştum, kendisiyle 5 dakkada bir buluşma tayin etmiştik. Apo' nun Kadıköy' e gelmesine bir saat kadar vardı ben de bu sırada iskelenin üst katındaki fotoğraf sergisini gezdim ve Nazlı' nın bana almış olduğu 1 liralık hediyesini (yani kazı-kazanı) ve yılbaşı öncesi Nimet Abla' dan Cansel' le aldığım çeyrek bilete çıkan amorti biletimi tahsil etmek üzere Milli Piyango' ya gittim. Daha sonra Apo ile buluşup yemek yedik ve Çağrı' nın da gelmesiyle beraber kahve dünyasına geçtik. Burada baya oturduk ve sohbet ettik, güzeldi. Özlemişim kerataları... =)
Ben sonra eve geldim biraz oturduktan sonra Nazlı aradı. İşten çıkmış buluşmak istediğini belirtmişti. Ben de kendisini kırmadım, buluştuk. Acibadem Börgır da Doğuş da yanımıza katılmıştı. Mekandan kalkarken de Nevzat ve Berkcan da teşrif ettiler. Hep beraber Lagün' e geçtik. Burası bize Ceviz Ağacı' nı andırdı lakin bir kıyaslama yapacak olursak çayı Ceviz Ağacı' ndan kötüydü Cücük. Servis süresi hakkında bir örnek vermek gerekirse bir çay 12, Türk kahvesi ve sahlep 14, diyet kola ise 37 dakikada servis ediliyor. =) Lagün' de otururken en son olarak Semih ve Cansel geldi. Bu arada Cansel işe girdi Cücük. İşten bahsetmem bir sır ama ancak şu kadar bilgi verebilirim. Yeni bir TV programına başlayacak P.E.' nin asistanlığını yapacak. =)
0 yorum:
Yorum Gönder